Tam buğday, çavdar, kepek, mısır ve benzeri onlarca türüne rastlamanın mümkün olduğu ekmek, tarladan sofralara kadar uzanan hayli uzun bir yolculuğun son mahsulüdür. Tarladan sofraya ekmeğin hikayesi; güçlü el işçilikleri, yüksek düzeyde sabır, tabiatının cömertliği ve sıra dışı bir yolculuk içeriyor olmakla birlikte ekmeğin tarihsel serüveni bu süreçten çok daha köklü bir geçmişe dayanır.
Günümüzde en temel besin kaynağı olarak tüketilen ekmeğin macerası bugünden 12 bin yıl öncesine kadar dayanır. Sadece un, su ve maya karışımından oluşan ekmek; insani besin üretiminin en kolay ve en doyurucu besin kaynağı olma özelliğine de sahiptir. Dolayısıyla ekmeğin serüveni kısa olarak ve basitçe anlatılmaz nitelikler içerir.
Binlerce yıllık uygarlıkların ve medeniyetlerin en temel besin kaynağı olan ekmeğin tarihsel yolculuğuna başladığı ilk dönem olarak 12 bin yıl öncesi gösterilir. Ekmeğin serüveni kısa olarak Cilalı Taş Devrinde; kestane ve meşe palamudu gibi bazı besinlerin ezilerek hamur kıvamına getirilmesine dayanır. Ezilen ve suyla karıştırılan bu besinler, yüksek sıcaklıktaki taşlarda veya küllerde pişirilir ve kadim dünyanın mutfak kültürünün ilk mahsulleri ortaya çıkar.
Tarladan Sofralara: Ekmeğin Var Oluş Macerası
Ekmeğin ilk olarak üretildiği alanın ve bir insani besin kaynağı olarak ilk kez tüketildiği bölgenin Göbeklitepe olduğu düşünülür. M.Ö. 10. Yüzyıla kadar dayanan bu köklü yerleşim alanında buğday ilk kez bir besin kaynağının üretilmesine aracılık eder. Tarladan sofraya ekmeğin hikayesi de tam olarak bu zaman dilimi içerisinde böylelikle başlamış olur. Göbeklitepe’de atılan ilk buğday tohumları, günümüzde en çok tüketilen insani besin kaynağının varlığını simgeler.
Tabiatın cömertçe bahşettiği tüm özel besinler arasında buğday son derece önemli bir konuma sahiptir. İnsanın dünyada var olma sürecine daima eşlik etmiş olan buğday, her bir uygarlıkta farklı anlamlara bürünmüştür. Tarladan sofraya ekmeğin hikayesi farklı kültürlerde farklı biçimlerde şekillenir. Antik Mısır’da gücün simgesi olan beyaz ekmek, Hititliler için en vazgeçilmez besin kaynağıdır ve bununla birlikte Akdeniz uygarlıkları için beyaz ekmek, farklı lezzetlere açılan bir köprüdür.